Bir Sinema Aşığı Olarak En Sevdiğim 10 Film (5–1)
Listemdeki diğer filmler için bu linke tıklayın
5)Life is Beatiful
Schindler’in listesini çok seven biriyim. Ancak en güzel 2. dünya savaşı drama filminin Roberto Benigni’nin yönettiği La vita e bella olduğunu düşünüyorum. Bu film gerçekten insanın içinden bir parça koparan bir film.
İtalya’da yaşayan mutlu bir Yahudi ailenin Almanya’nın Yahudi politikaları gereği çalışma kamplarına yollanması yeteri kadar üzücü değilmiş gibi içindeki diyaloglar, babanın çalışma kampında çocuğunu korumak ve ona umut olmak için söylediği çocuksu yalanlar, bir babanın çocuğu için neleri feda edebileceğini göstermesi harika bir sinematografi ile buluşunca insanı derinden etkileyen bir şahesere dönüşüyor.
4) Cinema Paradiso
İtalyan sineması gerçekten de muazzam. Giuseppe Tornatore de bizi bu yapımında memleketi olan Sicilya’ya götürüyor. Bu film sinemayı seven biri için çok daha anlamlı. Alfredo isimli sinema sahibinin yanında yetişen Salvatore isimli gencin bir yönetmen olup doğduğu büyüdüğü topraklara gelmesini o kadar güzel o kadar naif anlatıyor ki film bittikten sonra ben harika bir başyapıt izledim hissi içinizi kaplıyor.
Sinema nedir sorusuna anlattığı hikâyeyi ve muazzam anlatış biçimiyle cevap veren bu filmi izlemek bir sinema sever için çok büyük bir lütuf.
3) Citizen Kane
Orson Welles’in sinemaya kazandırdığı bir eşsiz yapıt olan Yurttaş Kane çok zengin bir iş adamı olan Charles Foster Kane’in ölmeden önce en son dediği ‘Rosebud ’kelimesinin gizemini çözmek için yola çıkan bir gazatecinin Kane’nin hayatını araştırmasını konu ediyor Sonundaki naif anlam ise insanı derinden etkiliyor.
Harika bir oyuncu kadrosunun zekice hazırlanmış bir senaryo ile birleşmesiyle birlikte sinemanın mihenk taşlarından birine dönüşmesini izlemek büyük bir keyif.
David Fincher’in çektiği bu sene vizyona giren Mank ise bu filmin arka planını gene beyaz perdede seyircilere göstermişti. Bu filmi izledikten sonra ilzerseniz o filmden de keyif alacağınızı düşünüyorum.
2) The Godfather 1
İtiraf etmeliyim ki suç filmlerinin büyük bir hayranıyım. Al Pacino, Marlon Brando , John Cazale, James Caan gibi başrollerin yanına hepsi kendi rolünü muazzam oynamış bir oyuncu ekibini eklerseniz ve yönetmenliği de Francis Ford Coppola gibi bir dehaya verirseniz size sinema diyince herkesin aklına ilk gelen bir başyapıt çıkıyor.
Filmdeki sahnelerin pek çoğunda suç dünyasından insanların oynaması, filmde oynayan pek çok aktör ve aktrisin suç dünyasını gerçek hayatta gören insanlar olması filmi çok daha gerçekçi hale getiriyor.
Hayatında pek çok skandala bulaşmış Marlon Brando ise bu filmde tam bir oyunculuk dersi vermiş. Sert ve prensipli bir duruşun arkasında ailesi için endişe duyan vicdan sahibi baba rolünü oynamayıp gerçekten yaşamış.
Al Pacino gerçekten duygu geçişleri konusunda dünyanın en iyi aktörü. Ani sinir patlamalarını, endişesini, sevincini, umudunu öylesine aktarıyor ki izleyicisine de onunla birlikte bu duyguların hepsini yaşatıyor.
Filmin efsane haline gelen müziği muazzam. Sinematografisi da gerçekten insanın ruhuna dokunuyor.
1)The GodFather 2
Bu listeyi hazırlarken 1 numaraya GodFather 1‘i koyacağımdan çok emindim. Ancak ikinci filmin izlediğim en iyi devam filmi olması ve hikâye örgüsünün muazzamlığı fikrimi değiştirdi
Robert De Niro sinema tarihinde en sevdiğim karaktere hayat vermesi yetmiyormuş gibi bunu da inanılmaz bir performans ile yapıyor. O dönemi sanki yaşamışçasına oynuyor. Corloene ailesini nasıl yarattığı çocukluğunda yaşadığı travmaların onu nasıl ilk filmde izlediğimiz adam yaptığını izletiyor.
İlk fİlmdeki pek çok muazzam oyunculuk bu filmde de devam ediyor. Filmin sinematografisini ilk filmden daha başarılı bulduğumu söylemeliyim.
Filmin hikayesinde ilk filmden kalan yol ayrımları ve hasetleri de görebiliyorsunuz. Diyaloglar çok harika seçilmiş.
Bitirirken Francis Ford Coppola’ya sitem etmek istiyorum. Son 20 yıldır neden eskisi gibi güzel film çekmiyorsun?
